4 Ekim 2010 Pazartesi

“GÜN, YILIN BİR ÇOCUK GÜNÜ OLABİLİR"



“Hava çelik bir ustura gibi
Dışarda kar yağıyor
Zemherinin en acımasız günleri
Dışarda kar yağıyor


Öyle masallardaki gibi incecikten
Ya da lapa lapa değil
Döne döne
Buram buram
Dışarda kar yağıyor


Hava ustura gibi soğuk
Minicik elleriyle
Üşümüş ayaklarını ovuşturan çocuk
Geceleyin araba vapurunda ürkek gözlerle
Biletçiyi kolluyor


Dışarda kar yağıyor


Morarmış ellerini
Isıtmaya yetmiyor nefesi
Kimi kimsesi
Gidecek bir yeri yok


Dışarda kar yağıyor


Sırtında paltosu yok
Dışarda kar yağıyor
Ayağında pabucu yok


Dışarda kar yağıyor


Hava soğuk çok soğuk çok
Gün yılın bir çocuk günü olabilir
Yıl dünya çocuk yılı olabilir
Onun bunlardan haberi yok


Üşümüş acıkmış
Sıcacık bir çörek gibi güneşi düşlüyor
Sevilmemiş
Bilinmemiş
Unutulmuş
Dışarda kar yağıyor


O kendine özgü muhteşem ses ve yorumuyla 30 yıl öncesinden böyle seslenmişti Ünol Büyükgönenç. 1979 Dünya çocuk yılı vesilesiyle yaptığı ve kendisine Altın Mikrofon ödülü de kazandıran “Dışarıda Kar Yağıyor” adlı bu şarkı, 80’li yılların sonunda, büyük bir çoğunluğu Nazım’a ait olan şiirlerin bestelerinden oluşan şarkılarla birlikte o benzersiz “Güzel Günler Göreceğiz” albümünde yer almıştı.

Dünya çocuk yılında, çelik bir ustura gibi havada minicik elleri morarmış, buram buram yağan karın altında gidecek yeri ve kimsesi olmayan, bilinmemiş, unutulmuş bir çocuğun öyküsünü aktarıyordu Ünol Büyükgönenç. Yılın 1979 Dünya Çocuk Yılı olmasının veya günlerden bir çocuk günü (23 Nisan, 20 Kasım, 1 Haziran veya 4 Ekim) olmasının o küçücük çocuğun yaşamında hiçbir önemi olmadığını, o küçük çocuk dahil hepimiz biliyoruz. Çünkü, yoksulluğun ve yoksunluğun nedenleri, takvimde herhangi bir zamana işaret koyarak, herhangi bir günü veya yılı isimlendirerek yok edilemeyecek kadar derinlerdedir. Peki 30 yıl öncesinin Türkiye’sinde çocuklarımıza daha iyi bir yaşam sunamıyorduk da, şimdi, dış dünyaya eklemlendiği, hızla geliştiği, büyüdüğü söylenen modern Türkiye’de durum nasıl? Alın size memleketimden çocuk manzaraları…

Artık sırf ellerinde taş izi var, yüzleri terli diye terör örgütüne yandaşlık suçuyla geride bıraktıkları ömürlerinden daha fazla hapis cezası alan çocuklarımız var…Memuru, müdürü, esnafıyla şehrin ileri gelenlerinin defalarca tecavüz ettiği küçük kız çocuklarımız var…Babasıyla birlikte ayağında terlikleriyle terörist diye tüm vücudu delik deşik edilen 13 yaşındaki Uğur var… Kayıtsız-sigortasız-güvencesiz, ağır işlerde saatlerce çalışan çocuklarımız var…Dışarıda oynarken bir bomba patlaması sonucu tüm vücudu paramparça olan, vücudunun parçaları annesinin eteğinde toplanan 12 yaşındaki Ceylan var…Çocuk yaşlarda evlendirilen, onlara dayatılan geleneklere aykırı davrandığı için resmi kayıtlara “intihar” olarak geçilen ancak aileleri tarafından öldürülen çocuklarımız var…20’li yaşlarda ortalama bir şirkette-bankada üç kuruşa çalışma imkanı bulabilmek için özel okul-dershane-özel ders üçgeninde bir ömürleri geçen çocuklarımız var…Anne-baba-okul-patron-usta şiddetine maruz kalan çocuklarımız var…Doğu-Güneydoğu’dan güvenlik nedeniyle zorla göç ettirilmiş, büyük şehirlerin çeperlerinde aç-korunaksız-sağlıksız yaşamak zorunda bırakılan çocuklarımız var…Köprü altlarında, sokaklarda tinere-açlığa mahkum, tacizlerden tecavüzlerden koruyamadığımız binlerce çocuğumuz var…

Unutmadan söyleyeyim, bir de dünyada sadece bizde olmasıyla övündüğümüz bir çocuk bayramımız var. Ancak ilginçtir; dünyada örneği bulunmayan bu çocuk bayramında, çocuklara hediye olarak bir günlüğüne büyüklerin yerine geçme fırsatı veriyoruz. Tabi ellerine de kendi repliklerimizi tutuşturuyoruz. İyi çocuk olmanın ödülü; çocuk olmamak, büyük olmak! Zaten hep “büyümüş de küçülmüş” diye tanımlanan çocukları daha çok sevmez miyiz? Anlamını bile bilmedikleri kelimelerden müteşekkil kahramanlık şiirlerini hıçkırıklar ve gözyaşları içinde okuyan çocuklar değil midir şiir okuma yarışmalarında (!) ipi göğüsleyenler, sonra da ana haber bültenlerinde ağırlananlar?

Ekim ayının ilk Pazartesi’si Dünya çocuk günü olarak kutlanıyormuş. Bugün, yani 4 Ekim; tam da, “Yılın bir çocuk günü”. Ünol Büyükgönenç’in 30 yıl öncesinden söylediği gibi, çocuklarımızın bundan haberi yok, bilseler bile bunun onlara bir faydası yok. Tıpkı biz büyükler gibi, tıpkı diğer çocuk günleri gibi, 4 Ekim dünya çocuk günü de, çocuklarımızı; açlıktan, tecavüzden, şiddetten, soğuktan, yoksulluktan, ölümden, hapishaneden koruyamıyor. Onlara güzel bir gelecek hazırlamak bir yana, bugünlerini bile güvence altına alamıyoruz. 4 ekim dünya çocuk günü hepimize kutlu olsun…


Gracias A La Vida

Hiç yorum yok: