14 Ekim 2010 Perşembe

KIRILGAN MELEK



"Kuş, yumurtadan çıkmaya savaşıyor.Yumurta dünyadır. Doğmak isteyen, bir dünyayı yoketmek zorundadır. Kuş Tanrı’ya doğru uçuyor, Tanrı’nın adı Abraxas’tır."
Hermann Hesse

Çocuk çok hırpalandı. Çok canı yandı. Kapkaranlık, nemli, çürümüş bir çukurda kapalı kaldı. Delirdi. Bağırdı. Yardım istedi. Susturuldu.

Sustu. Sustu. Korktu. Çok korktu. Daha çok sustu. Ağlayamadı bile. Hissizleşti. Sustu ve çürüdü. Öldü.

Çocuk, yeniden doğdu. Çocuk, kendi içine doğurdu. Çocuk artık korkusuzdu. Çocuk ağlayamadı. İçine ağladı. O kadar çok gözyaşı vardı ki sel oldu içine aktı. Dinmedi. Nasıl oldu anlamadı ama içinin pınarları, kurumuş ormanlarını besledi. Tohumlara cacn verdi. Tohumlar ıslandı. Çatladı. Bir kol attı toprağa. Filizlendi.

Çocuk sakinleşti. Rüzgarlar esti o zaman. Taze fidanlar o kadar çoktu ki kurumuş topraklar artık yemyeşil olmuştu. Rüzgar dalgalandırdı tazecik fidanları. Hepsi öylesin narin ama esnekti ki…

Fidanlar derin derin nefes aldı. Fidanlar nemlenmiş toprağın özünü emdi. Fidanlar çocuğu korkutacak kadar taze yeşildi. Çam kokusu sarmıştı tüm dünyasını. Öylesine ferah, huzurlu, yaşam dolu.

Çocuk hala korkuyor. Böylesi bir işkenceden, çürümüşlükten, yorgunluktan, yitmişlikten nasıl olup da böylesine saf yaşamlar doğardı…


Çocuk korkuyor ormanlarının yeniden yakılmasından. Yakılırken çaresiz kalmaktan.

Fidanları büyüyor. Çocuğu kuyudan dışarı itiyor. Çocuk hala çok korkuyor. Çünkü çıplak. Savunmasız.
Ama bu kez ormanlarını biliyor çocuk. Her bir ağacını varlığıyla beslediği ormanını tanıyor çocuk.  Yine düşeceğini biliyor. Canının acıyacağını ve bundan korkuyor. Ama rüzgar estikçe, yağmur yağıp pınarlarını coşturdukça ormandan bir uğultu yükseliyor: “Seni tanıyorum ve seviyorum” diye.


Çocuk yürümeye başlıyor.

Gand

Hiç yorum yok: