20 Aralık 2010 Pazartesi

BU TOPRAĞIN ŞARKILARI....


Ermeni müziğinin babası olarak kabul edilen Gomidas Vartabed, 1869 yılında Kütahya’da doğdu. 1 yaşında annesini, 10 yaşında babasını kaybeden Gomidas, ruhban okulunda eğitilmek üzere 12 yaşındayken Ermeni kilisesinin merkezi olan Eçmiadsin’e gider. Kısa süre içerisinde sesinin güzelliği, yeteneği ve müziğe olan sevgisiyle okulun en bilgili müzik adamı olarak, okula müzik öğretmeni olarak atanır. Ermeni müziği konusunda araştırmalar yapar ve kendisini yenileme isteğinden dolayı 1896 yılında Berlin’de eğitim almaya gider. Almanya’da önemli müzik adamlarından eğitim alan Gomidas, burada verdiği konferanslarla, konserlerle geniş çevrelerce tanınmaya başlar ve yeni kurulan Uluslararası Müzik Cemiyeti’ne öğrenci olarak kabul edilen tek kişi olur.

Ülkeye geri döndüğünde müzikle ilgili çalışmalarına hız vermeden devam eder ve gerek yakınındaki insanlar aracılığıyla gerek kendisi bizzat köy köy dolaşarak binlerce şarkının-türkünün derlemesini yapar, besteler yapar, çoksesli müzik konusunda önemli çalışmalar yapar. Bu arada sadece Ermeni müziği üzerine araştırma yapmaz, aynı zamanda Türk, Kürt, Arap, Fars, İbrani ve Balkan müziği konusunda da uzman seviyesine yükselir. O dönem Türkler arasında da büyük bir saygınlık kazanmış olan Gomidas’ın verdiği konserleri Enver ve Talat Paşa’nın da beğeniyle izlediği, Halide Edip Adıvar, Hamdullah Suphi Tanrıöver, Mehmet Emin Yurdakul gibi şair ve yazarların davetlerine katıldığı, Şehzade Abdulmecit Efendi’nin kendisine büyük hayranlık beslediği ifade edilir.

Ve…Şehzade Abdulmecit Efendi’ye, Talat ve Enver Paşa’ya verdiği konserlerden sadece birkaç hafta sonra, 24 Nisan 1915’te, istanbul’daki 200’ün üzerinde tanınmış Ermeni aydın, sanatçı, doktorla birlikte tutuklanır ve Çankırı’ya doğru sürgüne gönderilir. Birilerinin devreye girmesiyle 9 Mayıs’ta İstanbul’a geri döner ancak 15 günlük süre içerisinde yaşadığı travmaları atlatamaz. Sürgüne gönderildiği 1915’ten Paris’te bir psikiyatri hastanesinde öldüğü 1935 yılına kadar geçen süre kapkaranlıktır Gomidas için…1915’ten önceki 20 yılda (özellikle Berlin’e gittikten sonraki çalışmaları) önemli çalışmalara imza atan, haklı uluslararası bir üne kavuşan, binlerce derleme, beste yapan Gomidas, sonraki 20 yılda ise ne tek bir nota yazar, ne bir şarkı söyler, ne yeni birşeyler üretebilir ne de çevresindekilerle iletişim kurar…

16 aralık Perşembe akşamı Lütfi Kırdar’da “Gomidas’a Saygı-Bu Toprağın Şarkıları” adlı etkinlik vardı. Geniş bir katılımın olduğu tamamen dolu salonda Gomidas’ın şarkıları seslendirildi. Barkovizyon görüntüleri eşliğinde hayat hikayesi anlatılan Gomidas’ın şarkılarını, İstanbul Ermeni koroları (Karasun Mangants Korosu, Lusaroviç Korosu, Shakyan Korosu, Vartanants korosu), bas, bariton, tenorlar, Aşkın Ensemble, BGST, Şevval Sam ve Aynur seslendirdi, Kemanlar, viyolalar, viyolenseller ve piyanolar ise o eşsiz müziğe ses verdiler. Şarkılar arasında bildiğimiz şarkılar, melodiler de vardı, ilk defa duyduklarımız da vardı…Ama hepsi tanıdıktı, çünkü tıpkı bizim gibi, tıpkı Gomidas gibi, onlar da bu toprağın sesiydi…


Gracias A La Vida

Hiç yorum yok: