Türk sinemasının en iyi birkaç filmden biri; Zeki Demirkubuz’dan “Kader”. Filmin finalindeki diyaloglar ise, aynı kişilerin farklı dönemlerini anlatan “Masumiyet” ve “Kader” filmlerinin ana temasını oluşturuyor; izleyenleri adeta yerine çiviliyor, filmin kahramanlarının bütün yükünü izleyenlere de aktarıyor ve perdeyi kapatıyor. “Acı, yoksulluk, gözyaşı ve kötülük ile büyüyen bir aşkta” Bekir'in Uğur'a, kaderine teslimiyeti diye adlandırabileceğim final sahnesi…
Uğur: Neden geldin?
Bekir: Biliyorsun.
Uğur: Ne diyim ben şimdi sana?
Bekir: Hiçbir şey deme, bir tek kalmama izin ver yeter, bak söz veriyorum bu sefer hiçbir şeye karışmayacağım.
Uğur: Kaç defa denedik biliyosun, nasıl inanayım sana?
Bekir: Söz veriyorum, eğer durmazsam kovarsın.
Uğur: Ya bela çıkarırsan?
Bekir: Çıkarmam.
Uğur: Ya çıkarırsan?
Bekir: Çıkarmam ya, baktım olmuyor, bir kenarda kafama sıkarım!
Uğur: Manyak manyak konuşma!
Bekir: Eğer sıkmazsam s.ksinler! Benim de bir gururum var be.
Uğur: Gördük. Son defasında bütün Konya’yı ayağa kaldırıp gittin.
Bekir: Sen de aşağılama bizi, o taa ne zamandı.
Uğur: Ben dönmenden yanayım. Artık iki çocuk babasısın.
Bekir:Bunu yapma bana.
Uğur: Sen de yapma, benim için hava hoş, iyi bile olur. Ama insaniyetli olmaz. Sana da yazık, ailene de!
Bekir: Sen de anla artık başka yolu yok bunun. Yazıkmış, kılmış, tüymüş hepsi hesap edildi bunların ya, her şeye hazırım diyorum sana. De ki iyilik ediyorsun, de ki sevap işliyorsun, herkesin inandığı bir şey vardır bu .mına koyduğumun hayatında. Benimkisi de sensin, ne yapıyim! Geçen gece çocuk hastaydı. İlacı bitmiş, almak için dışarı çıktım. Sağa sola saldırıp nöbetçi eczane arıyoruz. Birden durup dururken içim cız etti. Bi baktım gene aynı karın ağrısı. Öyle özlemişim ki seni. Dönerken bir meyhane gördüm. Bi tek içeri girdiğimi hatırlıyorum, bi de rakıya yumulduğumu. Arkasından en az dört cigaralık. Sonra gözümü bi açtım, karşıdan karlı dağlar geçiyor. Bi daha açtım, başımda bi çocuk; “Kalk abi” diyor “Kars’a geldik”. Otobüsten indim, yürümeye başladım. Dedim: “Allahım nerdeyim ben, burası neresi?”. Sonra güç bela burayı buldum. Kapının önünde durup düşündüm. Dedim, “Bekir, bu kapı ahiret kapısı, burası sırat köprüsü, bu sefer de geçersen bi daha geri dönemezsin.”. “İyi düşün” dedim. Düşündüm, düşündüm ama olmadı, dönemedim. Sonra “Bak oğlum” dedim kendi kendime. “Yolu yok, çekeceksin, isyan etmenin faydası yok, kaderin böyle. Yol belli, eğ başını, uslu uslu yürü şimdi.”
Gracias A
1 yorum:
sonunda izledim. ne acaip bi film. nasıl bir etki bırakıyor.
güzel bir sonbahar günü kadar hüzünlü, bir o kadar sarı... kırmızı...
http://www.facebook.com/video/video.php?v=1206645918661&comments&ref=mf
Yorum Gönder