8 Eylül 2010 Çarşamba

"YÜRÜMEK"-1: KIZ ÇOCUĞU ELÂ



“Hızla kapandı kapı. Başka türlüsünden “demedim mi”ler, “sokak kızı mı oldun”lar bekleyen Elâ, suçlu olduğuna, yanlış bir şey yaptığına tek başına inandığını, tek başına korktuğunu, titrediğini anladı. Anası olsaydı şimdi, Elâ’nın anası, neyin yanlış olduğunu, neyin yapılmaması gerektiğini bilen ve hiç unutmayan, unutturmayan Elâ’nın anası. Kapı açıldığında bir titremeyle gelen suçluluk duygusu anlamsızlaştı birden. Tam Diana Durbin olmuştum, Şenel’in anası yüzünden, hayır hayır, annemin yüreğine saldığı, ta beynime yerleştirdiği bir şeyler yüzünden küçük, sıska bir kız oldum yine. Elâ da bütün anaların, aynı şeylere kızdıklarını aynı şeyleri söylediklerini sanıyordu; çünkü doğruydu onlar, gerçekti, kesindi. Bütün çocuklar gibi, anasınca konan yasakların, dünyanın yasakları olduğunu sanıyordu, Tanrı yasakları olduğunu. Aynaya, göğüslerinin nice büyüdüğünü anlamak için bakarken yakalanmak, doktorculuk oynarken yakalanmak, bütün çocuklar için aynı önemde suçlardır sanıyordu. Bütün çocukların aynı suçlardan korktuklarını, bütün çocukların aynı büyüklerden, aynı şeyi önemseyen büyüklerden korktuklarını. Bütün bu suçları bilerek, yine de işleyerek, o hak edilmiş cezalardan korkarak Diana Durbin olmak nasıl zor. Elâ düşündü ki, anası asla Diana Durbin olmamıştır, bir ananın yüreğe salabileceği bunca korkuyla kimseler Diana Durbin olamaz.”

(Sevgi Soysal’ın “Yürümek” adlı romanından)

Gracias A La Vida

Hiç yorum yok: